Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

28 Kasım 2007 Çarşamba

Olmak ya da olmamak...

1920’ler, 30’lar görünümü ile bugünü yorumlayamazsınız. İsteseniz de yapamazsınız zaten. 1920’leri bugünkü görünüm ile açıklama aymazlığında bulunabilirsiniz ama bugünü o günün mantığıyla açıklayamazsanız. Bu verdiğim ön bilgi ayniyle vakidir...

Bugün kemalist; yurtsever; ulusalcı; milli müdafaacı adına ne deniyorsa, oluşan bu ulusal bloku 1930 mantığıyla bugünü değerlendirme yanlışında bulunduğunu söyleyen pek sayın yazarlar(Baskın Oran, Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Mehmet Altan, Eser Karakaş vb.) yanlışın nerede yapıldığıyla ilgili çok büyük bir aymazlık içerisindeler. Kemalist cephenin değişmez gerçekleri(ulusal bağımsızlık, laiklik gibi) vardır ve bu belli bir koşula göre değerlendirilmekten ziyade, aklı başında her insanımızın anlayacağı üzere temel değerlerdir. Ülkemizin 40’lardan beri süregelen siyasi, sosyal yaşadığı deneyimler olsun, parti tercihleri olsun bu konuda bize “elle tutulur” gerçekler vermektedirler.

Halkımız hala Kuvayi Milliye bilincinde olsaydı, DP, ANAP, AKP iktidarları Türkiye’yi parsel parsel satacak kadar, geleceği ipotek altına aldıracak kadar, laikliği sulandıracak kadar, “ananı da al git” diyecek kadar, “odunu bile” seçtirecek kadar bir gücü ellerinde bulunduramazlardı. Bunun sorumlusu halkı aldatma sanatını evvelden çok iyi bilen dinciler, medya, emperyalistler ve halka kendini anlatamayan Atatürkçülerdir.

Önce iftiralara yanıt verip, sonra diğer cepheye doğru yöneleceğim.

İftira/1: Kemalistler askercidir, statükocudur, geçmişçidir…

Saptama/1: Önce bu ağzı kullananların kabaca şecerelerine bakalım. Kimler bu kelamları etmekte? AB komiserleri, AKP’nin erken öten horozları, Fettullahçılar, gericiler, bölücüler, kendini bilmez solcular(örn. Baskın Oran), sözde demokratlar (örn. Eser Karakaş) vesaire. Nedir bunların ortak yönü? Babı Ali’nin ihanetinden Ankara’nın kahramanlığına dönüşen, makûs talihimizle dövüşen Bağımsızlık Mücadelesi yıllarında önlerindeki ekmekler alınanlardır bunlar. Bunlar demokrasiden ülkenin kaynaklarını bu ülke için zekâttan da az bir gider karşılığında sömürmeyi, solculuktan eşcinsel haklarını, böcük haklarını, İslam’dan sermaye kapısı çıkarmayı anlayan insanlardır. Özcesi bu grubun hepsi bir şekilde Ankara’ya kini olan insanlardır.

Saptama/2: Savunmayı vermemiz gerekirse eğer, önce askerci eleştirine yanıt vermek istiyorum. Kemalistlerin en tepki toplayanı, belki de şu an kemalizmi temsil bile etmeyen ama kemalizme sataşmak isteyenler için büyük bir hedef tahtası olan Deniz Baykal’dan savunmaya başlayacağım. Yani en zor olandan… Sayın Baykal’ı askerci, 82 anayasası savunucusu gibi görmek çok büyük bir yanılgıdır. Baykal, 80 darbesi mağdurlarındandır. Yani daha en baştan darbe darbe diye “Yine de şahlanıyor” temposu tutması en baştan geçersizdir. 12 Eylül’ün bizden neleri götürüp, neleri getirdiğini her ne kadar unutmuş gibi görünsek de evlat acısı gibi yüreğimizde hissediyoruz. Düşünen, düşüncesi için dövüşen Türk Gençliği’nden; Atatürkçü olanı “Atam sen kalk, ben yatam”cı, solcusu çiçekçi, böcekçi olan bir Türk Gençliği’ne… Kimin işine gelir? Elbette toplumun düşünmesinden rahatsız olanlar… Yani, insanları tarikatla uyuşturan Gülen, insanları popüler kültürle uyuşturan Amerika ve onun Türkiye şubeleri… Deniz Bey’in partisi ve geleneğinden gelen partiler ise çete liderinin yakalanmasından sonra ezkaza merhum Ecevit’in birinciliği almasını saymazsak, 12 Eylül’ün en büyük mağdurlarıdırlar.

Saptama/3: Bugün kemalistlere, merkez solculara, kuvayi milliyecilere hangi mantıkla statükocu deniyor, anlamak güç doğrusu. Türkiye’de eğer kemalizm statüko idiyse, Aydın Doğan’ın neden borusu bu kadar keskin ötüyor? Türkiye’de kemalizmin en büyük düşmanlarının toplandığı parti neden açık ara farkla birinci parti oluyor? Neden kimse Fettullah İmparatorluğu’nun kurulmasına dur diyemiyor? Neden ulusal bağımsızlık tehlikede? Baştan başlayalım. Statüko ne demek? Var olan durum değil midir? Mevcut koşullar kimin lehine? Neden bütün TV kanalları AKP hükümetini destekliyor? Hortumun, tarihi satışların, anti laikliğin vesikalı suçlusu partiye neden ses çıkarılamıyor? Çıkaranın sesi neden hemen kısılıyor? Soruların yanıtı net ve tektir. Bu hükümet ve onun yardakçıları Türkiye’nin statükosudur. Ve hızlı küreselleştirmenin 1 numaralı piyonudur. Ulusallıktan küreselleşmeye geçişte ulusun değil kürenin statükosu vardır: o da ABD.

Saptama/4: Kemalizmin geçmişçi olduğunu iddia etmek, ancak ve ancak kemalizmi bilmeyenlerin veya bilip de halkı kandırmak isteyenlerin yumurtlaması olabilir. Çünkü zaten kemalizm özü itibariyle devrimci bir düşündür. Sürekli devrimcilik prensibini kendine şiar edinmiş düşünceler bütününü nasıl olur da geçmişçilik ile suçlayabilirsin? Ülkemizin yer aldığı kendine ait ortam(Ulusal Bağımsızlık Savaşı deneyimi gibi) nedeniyle biraz fazla hassasiyet gösteriyorsak bunun neresinde kötülük vardır?

Ben neden geçmişçi denildiğini biliyorum ve bu noktadan sonra Yüce Atatürk’ün sözleriyle de bağdaştırarak konuya açıklık getirmeye çalışacağım.

İstiklal konusunda aşırı pinpirikli davrandığımız hususunda önce Gazi’nin bu konuda bir gazeteciye verdiği mülakatı aktarmak istiyorum:

“…Eğer yabancı düşmanlığından o kadar pahalı elde edilen bağımsızlığa gölge düşürebilecek her şeyden nefret etme anlamı çıkarılırsa, evet bizim yabancı düşmanı olduğumuz söylenebilir... Yabancı girişimcilerin, yabancı amaçlarının içimizde uyandırdığı kaygılar bütünüyle ortadan kalkmış değildir. Eğer bazen ihtiyatlı hareket ediyorsak aşırı derecede kuşkulu davranıyorsak, bize çok pahalıya mal olan özgürlüğümüzü kaybetmek korkusundandır.

Sizce bu dönem ile o dönem arasında ecnebi müteşebbislerin niyetleri söz konusu olduğunda çok mu fark var? Bizim ihtiyatlı davranmamızın tek nedeni yabancıların üzerimize hangi niyetle geldiği kaygısındandır. Çünkü biz bağımsızlığımızı cemaatlerinin, televizyonlarının, holdinglerinin bankadaki hesapları gibi kolay kazanmadık. Temel gereksinimlerimizi dahi gözden çıkarabilecek bir fedakarlıkla kazandık. Yani canımızı, yemeğimizi, evlatlarımızı, evimizi bile gözden çıkarabildik. Bu bağımsızlık dünya tarihinin görüp görebileceği en haklı ve en kutsal savaş sonucunda kazanıldı. Ne sizin Ab müzakere tarihlerine, ne masabaşı oyunlarınıza, ne de milyar dolarlarınıza benzer. Ve böyle bir bağımsızlığa gölge düşürmemek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.

“...Büyük devletler şimdiye kadar bize şu veya bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyor görünüyorlar, oysa ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. Öteden beri, bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim haklarımızı tanımış gibi bir durum alırlar, gerçekte, ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı. Bu tutsaklığa katlanan devlet ileri gelenleri hoşnuttu. Çünkü görünüşte azametli bir istiklal sağlamışlardı. Fakat gerçekte ulusu manen yoksulluk çukuruna atmışlardı. Bunlar ekonomik mahkumiyeti kavrayamamış bedhahlardı.”

Peki ya buna ne demeli? Efendiler, koşullar düşünüldüğü gibi eskimemiştir. Eskiyen sizin unutkan hafızalarınız…


“...Tanzimat döneminden sonra devlet ecnebi sermayesinin jandarmalığını yapmaktan başka bir şey yapmamıştır. Artık her uygar devlet gibi yeni Türkiye de bunu kabul edemez. Burası emir alma ülkesi değildir.”

Peki ya Atatürk’ün Tanzimat dönemi hakkındaki bu tespitine ne demeli? Biz bu 2.Cumhuriyetçilere 2.Tanzimatçılar derken bazılarının bize geçmişçi dediği gibi desteksiz söylemiyorduk. Kısacası ayrım “emir alma” veya “emir almama” ayrımıdır. Karar sizin…


Ayrıca 1400 sene önceki sistemi methedip, 85 yıllık cumhuriyete “yaşandı” demek de gözüme çarpan bir ironidir.

Özetliyorum:

Ulusumuz şu an etrafını saran çok büyük bir çemberin içinde eline verilen afyonun verdiği sarhoşlukla kayıtsız kalmaya devam etmektedir. Neden çok büyük? İhanet safı kesinleşmiş, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi hayınlar yine bir araya gelmişlerdir. Damat Feritler, Mustafa Reşitler, Mustafa Sabriler, emperyalist blok yine bir araya geldiler. Sıra kahramanların bir araya gelmesinde. Yani Börekçizade Rifat Hoca, Fevzi Çakmak gibi Müslümanların da katılması gereken Atatürk cephesinin oluşması gerekiyor. Hala oyunu görememişler için Binbaşı Fethi Gürcan “Türk Halkı'nın kaderi aldatılmışlığının serüvenidir" demiş. Bu aldatılmaya artık dur diyeceklerin bir araya gelmesi gerekiyor. Fettullah Gülen’in yıllar önce anayasal kurumları ele geçirmek diye bahsettiği strateji bugün tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. TSK ele geçirilmeden olmaz diyen bu ağlak ve muğlak adamın takipçilerinin yeni anayasaya TSK’nin başını atamak görevini de anayasaya ekleme girişimlerini nasıl bir oyunun devam eden aşamaları olarak gözden kaçırıyorsunuz?

Artık safları belirgin ve sık hale getirmenin zamanıdır. Olmak ya da olmamak, bütün mesele bu!

Esenlik ve barış dilerim.

Emrah ÖZDEMİR

2 yorum:

Adsız dedi ki...

saf belirlemek, biz-onlar ayrımı, anti-abd bunlar savaşçı siyasetin ayak sesleridir. şeriat isterük ne kadar tehlikelise yazının sonunda hedeflenen "cepheleşme" de aynı derecede tehlikelidir. türkiyenin problemi çok. ancak bu sorunların en sonuncusu şeriat tehlikesidir. şeriat gelememesinin bir çok nedeni var. bunların en basitini açıklayalım: türkiyedeki alevi nüfus ve alevilerin örgütleniş biçimi şeriat tehlikesi karşısındaki en iyi tampondur. öte yandan türkiyede artık gelişmiş bir burjuvaziden bahsedebiliyoruz. akbank-koç yapıkredi-işbankası birleştiklerinde merkez bankasından daha büyük bir güç oluşuyor. türkiyenin tek sorunu az gelişmişlikten kaynaklanan uzman yetersizliği. bununda çözüm yolu çalışmak çalışmak ve daha çok çalışmaktan geçiyor. ekonomik bağımsızlığımızdan bahsettiğimiz gün, ülkemizin bir çok sorunu otomatik olarak çözülecektir...

Emrah Özdemir dedi ki...

Yorumunuz için teşekkür ederim. Ancak benim belirttiğim cepheleşme daha çok ulusumuzun aldatan sömürücülere karşı, birlik olmamız gerektiğidir. Kuvayi milliye hassasiyetini kaybetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Daha çok uyandırmaya yönelik bir yazı gibi düşünebilirsiniz. Yoksa içeride bir bölünmeden bahsetmiyorum. Fettullah Gülen, AKP ve takip ettikleri geleneğe karşı bir cephe kurmaktan bahsetmeye çalıştım. Sürçü lisan ettikse affola.

Saygılar..

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog