Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

5 Aralık 2007 Çarşamba

Hiç mi Yüzün Kızarmayacak ?

Yıl 2030, evimde oturup kahvaltımı yaparken, artık belli bir yaşa gelen oğlum, yanıma geldi ve merak ettiği şeyler olduğunu söyledi. Eski kitaplarımdan biri elindeydi. Şaşkın ve meraklı bakışlarıyla bana şu soruları sordu;

Baba bizim bayrağımızda, sizin zamanınızda iken Ay-yıldız varmış peki neden şimdi yok, bayrağımız neden değişti? Ayrıca senin eski atlasını buldum ve orada Türkiye kocaman bir ülke olarak görünüyordu. Şimdi neden o sınırların yarısı bizim? Filistinlilerin,zamanında topraklarını parça parça satarak İsrail'in kurulmasına sebep olduklarını hiç mi bir yerde okumadınız da, topraklarımızı sattırıp şimdi bu ufacık alana bizi hapsettiniz. Siz atalarınızdan böyle mi aldınız bu toprakları, emaneti böyle mi korudunuz. Günden güne topraklarımız satılırken siz uyuyor muydunuz baba?

Bizim evin önündeki, üzerinde mavi, beyaz, kırmızı renkleri ve yıldızı olan bayraklı askerler kim baba? Her gün bize hakaret ederek ve sizi her gördükleri yerde coplayarak demokrasi mi getirdiler baba? Demokrasi bu mudur yani?

Elime geçen gün bir kitap geçti baba, senin gençliğinden kalan. Biz Ankara'ya taşınmadan önce bir şehrimiz varmış, ismi Gaziantep'miş ve 6317 şehit vererek 'Gazi' lik ünvanını kazanmış. Neden şimdi oraya Kürdistan diyorlar baba. Baba hani sizlere Kürtlerle Türkler kardeştir demişler, peki kardeşlerim neden bizi öldürüp ülkemizde ayrı devlet kurdular.

Baba o kitapta Atatürk diye birinden de bahsetmişti. O her kimse 1933'te Bursa'da bir nutuk vermiş, ben şimdi bile ne kastettiğini anlayabiliyorken, sizin gençliğiniz bu kadar mı cahildi de o uyarıları dikkate almadınız.

Şimdiki Kürdistan toprağında yer alan Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirmişler ve sen o dönemde gençtin, hiç mi kanın donmadı baba. Neden hesap sormadınız bunları görmezden gelen yöneticilerinize? O az önce bahsettiğim Atatürk size bir hitabe yazmış ve sizi hain yöneticilere ve uşaklara karşı uyarmış ve hitabenin sonunda da 'Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'demiş. Baba kanınız o kadar bozuk mu ki ülkemizi bu hale getirenlerin yakasına yapışmadınız! Baba Türkiyeli ne demek, biz Türk çocuğu değil miyiz, o kitapta okumuştum 'Ne mutlu Türküm diyene' yazıyordu ve adamın biri varmış adam ne mutlu Türküm diyene diyemeyen biriymiş onun yerine “Ne mutlu Türkiyeliyim diyene” diyormuş ve ülkeyi bir bir satmış ve bu güzel vatanımı geri kafalı, Atatürk düşmanı insanlarla donatmış. Bana niye derslerimde o yüce insan Atatürk’ü anlatmıyorlar bana, niye her defasında hem onu bir simge gibi kullanıp, hem de onun üstünü örtmeye çalışıyorlar baba? Cevap ver baba, “geri kafalı” tayfasına nasıl izin verdiniz bu tayfa nasıl yarı yarıya oy alabildi. Sen, ”ben vermedim” diyosun o, “ben vermedim” diyor peki kim verdi baba?? niye herkes bu kadar korkaktı. Nerdeydi cumhuriyet bilinci, o korkusuz Türk halkı?

Sorular ardı ardına geliyordu, yüzüm kızarmıştı ve başım eğikti, çok utanmıştım. Bir soruya bile cevap veremeden diğerleri geliyordu ve şöyle devam etti; Baba biz Kurtuluş Savaşı denen bir şey yaşamışız, kitaba göre dünyanın gördüğü en şanlı savaşmış ve o savaşta 4 milyon şehit vermişiz. Madem bu vatandan bu kadar kolay vazgeçecektiniz de neden o kadar şehit verdiniz. Hiç mi kitap okumadınız, hiç mi sizi uyaran olmadı, hiç mi göremediniz ülkemizin peşkeş çekildiğini, eğer farkında olduysanız ve duygusuzca evinizde oturduysanız sizin o hainlerden ne farkınız kaldı?

Senin eski CD'lerinden birini dinledim baba, bizim de bir İstiklal Marşı'mız varmış, o marşı yanlızca körü körüne ezberlediniz mi? Atalarımız sizi her fırsatta uyarmış, demiş ki 'Ey Türk titre ve kendine dön.'Baba ne zaman titreyeceksiniz, Ankara'yı da kaybettikten sonra mı? Bundan 13 yıl önce titremediyseniz eğer artık hiç bir şey titretemez sizi.

Baba sen son bağımsız olan Türkiye Cumhuriyetini gördün.'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' diyebilecek bir Hasan Tahsin, bir Şehit Şahin, bir Sütçü İmam, Kubilay Öğretmen yok muydu aranızda? Yazıklar olsun baba sizin gençliğinize! Baba beni niye dünyaya getirdiniz, hiç düşünmedin mi bunları beni dünyaya getirirken? Türklüğünüzden utanmadınız hiç olmazsa insanlığınızdan utansaydınız baba. Bu vatan göz göre göre altınızdan kayarken hiç olmazsa ŞEREFİNİZLE ÖLEMEDİNİZ Mİ?' Misakı milli sınırlarını niye verdiniz o zaman. Sizin ki can da, kurtuluş savaşı şehitlerimizin ki patlıcan mıydı?

Bu sorulardan sonra içeriye gittim. Silahıma davranıp, yenilmiş bir samurayın kendini öldürdüğü gibi şerefimle ölmek istedim. Son bir kez düşündüm ve bu kadar aciz duruma düşebileceğimi bilseydim, bu kurşunu bundan 23 sene önce başkalarına sıkar bu işi kökten bitirdim dedim kendi kendime. Ama sonra onunda çözüm olamayacağını düşündüm çünkü 23 sene önce, o ve onun gibi yüzlercesi vardı ülkede, bir kere ona yüzde elli ye yakın oranda oy veren, adeta kış uykusuna yatmış bir ayı gibi uyuyan Türk halkı vardı. Bunlardan sonra oğlumun haykırışları içinde tetiği acımasızca çektim.. Silahın çıkardığı o yüksek ses beni uyandırdı. Meğer herşey bir rüyaymış.. Derin bir nefes aldım ve sırılsıklam olmuş atletimi değiştirmek için yataktan kalktım. Ne gerçekçi bir rüyaydı ama diye düşündüm..

Bu ve bunun gibilerini sizde görmüyormusunuz rüyalarınızda, o karanlık dünyanızda. Görüyorsanız ne yapılması gerektiğini biliyorsunuz demektir ama yok ben görmüyorum diyenlerdenseniz o zaman siz o toz pembe rüyalarınızı görmeye devam edin...Hiç zahmet etmeyin!!

Görkem Altürk

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog