Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

20 Mart 2008 Perşembe

Hasta Bir Doktordan Özgürlük Reçeteleri

İyi bir doktor, hastasına iyi bir reçete verir. Onu iyileştirir; fakat hasta bir doktorun verdiği reçete hastayı daha da kötü bir durma sokar.

Demokrasi denilen şey, kendisine karşı olanları da içinde barındırdığından aslında sanıldığından daha özgülükçüdür. Hasta insanların demokasiyi yorumlama biçimlerinde de, oldukça kötü durumlar ortaya çıkabiliyor. Hitler'in demokrasisine laf söyleyebilecek olan var mı?

Sadece demokrasilerde değil, tüm rejimlerde seçmenini yani politik müşterisini mutlu etmek için iktidarlar, çeşitli reçeteler sunarlar. İktidar, toplumsal sorunların rolünü düzeltebildiği oranda memnun edicidir, meşrudur. Toplumsal sorunlar eğer mevcut iktidarlar tarafından çözülemiyorsa, mevcut iktidara halk rıza göstermez. Yani ona meşruluk kazandırmaz.

Biz de durum böyle mi tartışılır. İnsanların özgürlüklerini, onurlarını bir kömüre satabilecekleri bir düzen yaratır ve sonra bu düzenden nemalanırsanız o demokrasi kesinlikle demokrasi olarak nitelendirilemez. Nitelendirilse bile adı Türkiye Demokrasisi'nden öteye gidemez.

Bugün en önemli özgürlük mücadelemiz türban oldu. Öğrencilerin birbirlerine karşı bakışları değişti. Kemalistler dinsizlikle suçlandı. Kemalist olanlar, dini bakımdan özgür olmak isteyenlerce dinsiz olarak suçlandı. Kemalistlere utanmadan "siz bizi anlayamazsınız dendi."

Bakın bu ülkenin özgürlüklerle ilgili sorunları ne boyutlarda. Sadece üniversitelerden örnekler vereceğim.
  • Siz biliyor musunuz, maddi bakımdan yeteri kadar iyi olmayan insanların geçinebilmek için cemaatlerin kollarına düşerek özgürleşmekten bi haber olduklarını. Git gide köleleştiklerini.
  • Siz biliyor musunuz parası olmayan öğrencilerin yurtlarda ezildiklerini, belli bir saatte imza atarak yurtlarına girmek zorunda olduklarını
  • Siz biliyor musunuz parası olmadığı için fuhuş yaparak öğrencilerin harçlıklarını çıkarttıklarını. (illa fuhuş mu yapması lazım gitsin çalışsın demeyin. Siz üniversite öğrencilerinin çektiği istihdam sorununu biliyor musunuz?)
  • Siz biliyor musunuz kişilerin özgürce her istediğini söyleyemediklerini
Siz özgürlüklerin kapsamını türbana kadar düşürseniz, yarın dağda yaşayan ülkeyi bölmek isteyenlerin özgürlük mücadelesi için bunu yaptıklarını söyleyip ortaya çıkacağını.

Üniversiteler de kişilerin dinlerini serbestçe yaşamaları yapacak düzenlemelere gelin bir iki dakika karşı çıkmayalım. Bakın karşımıza neler çıkıyor. Satanizim de seks yüceltilir ve üyeler sırf bu istektedir. Bu insanlara da dini özgürlükler vereceğiz mi, ya da ünlü Beatles grubunun bağlı olduğu Transandantal Dini Meditasyon tekniklerinin üniversitelerimde yapılmasına izin mi vereceğiz (ki bu hareketler okullarda yasaktır) ?

Dini özgürlükleri sadece türban takmakla sınırlamak, sadece sınırlı bir özgürlüktür ve şeriat devletine geçişin bir aşamasıdır. Kısacası özgürlükleri kısıtlayıcı bir durum hayali için özgürlük vaad etme projesidir.

Türban için yapılan Anayasa Değişikliğine bakalım. Bir aldatmaca olduğunu görelim. Yapılan anaysa değişikliği aslında başlı başına durumu kanunlara aktarıyor. Bir başka değişle YÖK Yasası'nın 17. maddesine. Anayasa Mahkemesi'nin geçmiş zamanlarda örnekleri olsa da anayasa değişikliklerini içerik yönünden inceleyemediğini varsayalım; fakat anayasa deişikliği kanunlara (YÖK Yasası 17. Madde) atıfta bulunduğundan anayasa mahkemeside kanunları hem şeklen hem de içerik olarak denetleyebildiğinden düzenlemenin uygulanabilir tarafı kalmıyor; çünkü söz konusu durum lâikliğe engel teşkil ediyor. Maddenin yerine yaplacak yeni bir kanunda yine aynı sonuçları doğuracağından türbanın üniversitelere girmesi imkansız görülüyor. Kısacası sakat bir özgürlük reçetesi.

İşte hasta bir doktorun topluma sunduğu çözüm önerisi. Aslında bu hükümetin sadece kendisini ve politik müşterilerini düşündüğünü yaptığı her harek(a)etten belli oluyor.

Tüm bunlar hastasını ameliyat eden bir doktorun hastasının vücudunda neşter bırakması gibi bir etki yapıyor. Sistemin içine bir taş atıyorsunuz milyonlarca kişi bu taşı çıkartmaya çalışıyor. O arada da siz gidip vakıf yasası gibi kanunları geçirip jet hızıyla onaylatıyorsunuz. Cumhurbaşkanı gece 3'de uykusundan kalkıp yasa tasarılarını onaylıyor.

Kısacası, bu ülkenin tüm sorunlarını göz ardı edip, küçük sorunlarla ilgilenmek iktidarın öncelikli işi değildir. Kömüğr dağıttığınız halka, bir daha kömür dağıtmamak için uğraşacağınıza onları yine bir kömürle kandırırım diye düşünüp bu ülkeyi gerici düzenlemelre gitmeyin. Gidecekseniz de akılcı çözümlerle bunu yapın. Mazlum rolüne bürüceğiniz faaliyetlerini bu ülkeden uzak tutun.

Bu ülkenin yüce meclisinde bulunan bir kaç partiden 2 tanesi hakkında şu an kapatılma davası açılıyorsa bunları düzeltmek için uğraşın. Sistemi oyunhamuru sanıp elinizde yuvarlama devri bitti. Artık mahkemede ifade verme vaktidir. Umarım dik durur, yaptığınız icraatları kıvırmadan anlatırsınız değerli Atatürk dostları.

Gökhan DAĞ

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog