Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

9 Nisan 2008 Çarşamba

Emperyalist Oyun!

Dün Anka'nın haberine göre Başbakan Rte'nin Diyarbakır'dan gelen heyeti kabulünde "ana dilde eğitim" gerilimi yaşandığı yönünde bir haber vardı.

ANKA'nın edindiği bilgiye göre, "Başbakan Erdoğan, heyette bulunan sivil toplum kuruluşları başkanlarının bölgeye ilişkin görüş ve önerilerini dinledi. Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, bölgeye ilişkin görüşlerini aktarırken bölgeye yönelik hazırlanan paketlerin sadece ekonomik içerikli olduğunu söyledi. Tanrıkulu, bölgedeki sorunun sadece ekonomik değil siyasal yönünün de bulunduğunu anlattı. Bu sırada Başbakan Erdoğan Tanrıkulu'dan örnek vermesini istedi. Tanrıkulu da ana dilde eğitim ve kamusal alanda ana dilde hizmet alma hakkının Türkiye'de bulunmadığını söyledi. Bunun üzerine kabulde ortam bir anda gerildi. Tanrıkulu'nun bu sözleri üzerine Başbakan Erdoğan, "Ana dilde eğitim sadece azınlıklar içindir. Onlara da kurs açılır" diye konuştu. Erdoğan, Tanrıkulu'na Almanya'da yaşayan Türklerin durumunu örnek gösterdi." Haberi verdi.

Daha sonra ANKA habere, "Erdoğan'ın bu örneği vermesi üzerine Tanrıkulu, oradaki Türklerle Türkiye'de yaşan Kürtlerin karıştırılmaması gerektiğini belirtti. Bu diyaloglar görüşmenin daha da sertleşmesine neden oldu. Erdoğan, Tanrıkulu'nun bu sözlerine sert yanıt verdi ve "Yalan konuşuyorsun, sen dürüst değilsin" dedi. Tanrıkulu da "Ben dürüstlüğümü kimseye ispatlayacak değilim. Bana hakaret edemezsin" diyerek toplantıyı terk etti.

Tanrıkulu'nun toplantıyı terketmesi görüşmedeki gerilimin doruk noktasına çıkmasına neden oldu. Görüşme Tanrıkulu'nun ayrılmasının ardından yaklaşık 20 dakika sonra sona erdi." Diyerek devam ediyor.

Haber oldukça vahim ve tehlikeli,

Bölgenin baro başkanı anayasadan hukuk'tan en iyi bilen birisi olarak görülen kişi,

Anayasamızın 3 Maddesine karşı hem de bu ülkenin başbakanlık makamında suç işliyor.

Hiçbir şekilde gerçek olmayan,

Tamamen emperyalistlerin oyunu olarak karşımıza çıkarılan"Kürtçe anadilde eğitim" palavrasına ortak oluyor.

Dahası baro başkanı Tanrıkulu bunun toprakları üstünde yaşadığı, okullarında okuduğu ülkesinin temeline bir saldırı olduğunu bile bile bu oyuna ortak oluyor.

Tabi bu noktada Tanrıkulu'na da çok yüklenmemek gerek bu emperyalist oyunu ilk onlara aşılayan

İlk bu oyuna o insanlarımızı ortak eden kişi tam karşısında duruyor.

Yıllardır coğrafi konumu yüzünden doğu illerimizde ve insanlarımızda sorun olan eğitim, sağlık, konut ve iş sorunu doğu sorunu olarak dile getirirken,

Başbakan Rte kalkıp Diyarbakır da bu doğudaki sorunlarımıza-eğitim,sağlık,konut,işsizlik- sözde 'Kürt sorunu' diyerek emperyalist oyunu devreye sokmuş oldu.

Neredeyse binlerce yıldır aramızda bir tek husumet bulunmadan yaşadığımız,

Kurtuluş savaşında birlikte mücadele verdiğimiz,

Hatta ve hatta Şanlı-Urfa, Gazi-Antep, Kahraman-Maraş gibi bu illerimizdeki insanlarımızın kurtuluş mücadelemiz sırasında destansı başarılarından ötürü bu ünvanları almıştır.

Dün emperyalizme karşı omuz omuza mücadele ettiğimiz kardeşlerimizle,

Bugün birbirimize düşürülmeye ve bölünmemiz bu bütünlüğümüz yok edilmek isteniliyor.

Bunun adına da 'Kürt sorunu' deniliyor.

Hatırlarsanız 60'dan önce 'Halkçı partili - Demokrat partili' diye ayrılmıştık.

Ne Demokrat partili Ne de halkçı partili bir aile diğer aile sırf siyasi görüşleri yüzünden kız verip veya almıyorlardı.

Sonra işi iyice aşırıya gidilip Menderes tarafından 'Vatan Cephesi' kuruldu ülke tam bir keşmekeşin içine itildi, her gün radyodan Vatan Cephesi 'ne katılanların ismi okundu duruldu ve sonra biliyorsunuz 60 ihtilali oldu.

60 ihtilalinden sonra bu sefer yerini 'Sağcılar ve Solcular' aldı.

Koskocaman bir devletin Hükümet'i her şeyi bir kenara bıraktı. 3 tane üniversiteli gencin peşinde koşturdu sonra ne oldu?

3 genci 60 ihtilalinde asılan 3 siyasetçinin resmen kanı yerde almasın diye boşu boşuna astılar. Bir nifak tohumu daha attılar.

En sonunda 'ya beni niye almıyorlar demek ki yapmıştır bir şeyler' sözünü bitiremeden 'kendimizi karakolun Filistin askısında' bulduğumuz 80 darbesi geldi.

15, 16 yaşında gençlerimiz suçsuz yere hapse atıldı. İdam edildi.

Onlarca insanımız işkence gördü. Bazıları sağ girdikleri karakollardan çıkmadılar.

Suçun ne olduğunu bilmeden suçsuz yere birçok insanımız 'asmayalım da besleyelim mi' sözüyle kendini darağacında buldu.

Şimdi?

Şimdi 'CHP'lisi - AKP'lisi, sağcısı - solcusu, sunisi - alevisi, Laik'i - Anti-Laik'i, Türk'ü - Kürt'ü, Liberali - Ulusalcısı' diye bölünüyoruz da bölünüyoruz...

Tam bir mayoz bölünme gibi iki yarıya bölündük.

Biraz hafızalarımızı tazelersek bu oyun sayesinde koskocaman bir Sovyetler Birliğini ve Yugoslavya'yı bölen emperyalistler Şimdi aynı oyunla bizi bölmeye çalışıyorlar...

Sürekli verilen bir örnek olmasına karşın durumumuzu en iyi açıklayan örnek olan,

Ekmeği bir bütün yemek mi daha kolay?

Yoksa parçalara bölüp de yemek mi?

Bilgin Türk

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog