Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

10 Nisan 2008 Perşembe

Ortak Değerler ve Uzlaşma Kültürü

Bir yerde okumuştum. Biz birbirimize benzeriz tarzı bir yazıydı. Yazının ana fikri iki insanın birbirini yakın hissetmesi, fikir birliğine varması, uzlaşmasının zor olmadığı; aksine yan yana gelen iki insanın ya isimlerinin (ana, baba, veya diğer akraba isimleri), ya memleketlerin (yaşadıkları yer, ailesinin yaşadığı yer), ya damak tatlarının (yemek kültürü, eğlence kültürü, giyim-kuşam vs.) benzer olacağını söylüyordu. Bu benzerlik alanları bir sürüydü; meslek, siyasi görüş, mizah anlayışı, okul geçmişi, yaşam tarzı ve nicesi. O kadar ki; bir noktada uzlaşamamış iki kişinin ya da iki grubun uzlaşabileceği bir "ortak yön" muhakkak vardı.

Bence çok doğru bir çözümleydi bu. Tabi temelde doğru olan bu uzlaşma kuramına ufak bir ilave yapma gereği de duyuyorum. Uzlaşmak için biriyle ortak değerlere sahip olmanın yanında "uzlaşma iradesi-isteği" ve "iyi niyet" de bulunması lazımdır. Çünkü insan yaradılıştan gelen tehdit algısıyla benzerlikleri değil de kendisine zararlı olabileceğini düşündüğü farklılıkları görür. Bu yüzden farklı görüşte olanlar dışlanır, öcüleştirilir, yok edilmeye çalışılır. Tıpkı Uludağ Evrenkent’inde küpe taktıkları için tartaklanan öğrencilerin diğer grupça "öteki" olarak görülmesi gibi. Tıpkı 1970'ler boyunca klasik bir Batı Bloğu ülkesi gibi Türkiye'nin Sovyet Komünizm’ini tehdit olarak görmesi ve algıyı bir noktada abartarak her kış "Kızıl Komünistler geliyor" korkusuna kapılmaları gibi. (Beklenen Komünistlerin hiç gelmediğini söylememe gerek yok sanırım!)

Bu ortak değerlerden en önemlilerinden biri de uluslararası müsabakalardır bence. Spor, müzik, sanat ve diğer alanlarda ülkemizden birinin ya da bir grubun yurt dışında mücadele etmesi çok özel olaylardır bence. Portekizli Diktatör Salazar'ın da söylediği gibi 3F (Futbol, Fiesta, Fado ya da Futbol, Festival, Yerel Bir Müzik) ülkeyi sorunsuz yönetmesine yardım etmiştir. Gereğinden fazla alınmasının afyon etkisi yapma tehlikesi olsa da kararında uygulandığında insanları birleştiren değerlerdir bunlar.

Her ne kadar fanatik olmasam da; bir Galatasaraylı olsam da önceki gün Fenerbahçe'nin maçını seyrettim. Hem de büyük bir heyecan ve milli bir bilinçle. Bazılarının dediğinin aksine, futbolu sadece bir zevk meselesi, bir heyecan olarak algılamadım. Hele oda arkadaşım, ki kendisi Sevilla galibiyetinden sonra hüngür hüngür ağlayacak kadar Fenerbahçe'ye tutkun bir insan, bana çeyrek finale çıkan 8 takımdan 4'ünün İngiliz, 1'inin Alman, 1'inin İspanyol, 1'inin İtalyan ve sadece 1'inin de Türk olduğunu söyledikten sonra bu maça sadece futbol müsabakası olarak bakamadım. Mesele 1 Türk takımının hiç çıkılamayan bir noktaya, düşük kapasite ve mali imkânlarla da olsa çıkabileceğinin, mücadele edebileceğinin meselesiydi. Netice ne olursa olsun milletimizin hariçte temsilcisi olana, iyi şekilde tanıtana, adımızı yüksek tutana saygımız ve desteğimiz sonsuz. Keşke daha iyi olsaydı, ama kısmet. Bu kadarmış.

Futbol sadece uzlaşmak için bir örnek; normalde bir birlerine düşman gibi görülen grupları aynı ülkü uğruna birleştirebilecek bir örnek. Bunlardan bir sürü olduğunu biliyorum.

Aynı uzlaşma kültürünün siyasette de olabileceğini düşünüyorum. Yeter ki "uzlaşma isteği" ve "iyi niyet" olsun. Ama unutulmamalı ki birçok siyasi görüş diğerinin karşıtı olarak oluşmuş; bu yönde körüklenmiştir. Bunun neticesinde 1972–79 arasında Demirel-Ecevit kutuplaşması oluşmuş, en çok oyu bu iki lider almış olsa da birbirlerine karşıt olarak propaganda yapıldığı için uzlaşmaları, güçlü bir hükümet kurmaları mümkün olmamıştır. Sonrası malumunuz: kötü giden ekonomi, siyasi çatışma, kurtarılmış bölgeler falan filan. Tıpkı Demokrat Parti-Halk Partisi döneminde mezarlıkların bile demokrat-halkçı şeklinde ayrılması gibi. (Normalde mezarlıklar insanların görüşleri için ayrılmaz, sadece farklı dinden olanların mezarları ayrılır!)

Aynı şey bugün de karşımıza çıktı. Suçun çoğu elindeki kuvvetle her şeyi devirip geçeceğini düşünen Başbakanla, "muhalefet" kelimesini "her şeye muhalefet, her zaman muhalefet" şeklinde anlayan Baykal'ın ya da etnik milliyetçilikten ya da ulusalcılıktan pay edinmeye çalışan marjinal partilerin liderlerinindir. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçiminde, sınır ötesi operasyonda olduğu gibi istediği olmayınca direksiyonu sağa-sola kırıp virajı atlatmaya çalışan patlak tekerlekli kamyonetin gidişi gibi AKP'nin durumu. Şimdi, istediğimi yaparım mantığı ile uzlaşmamasının acısını çekiyor. Kuyruğu kapana sıkışınca da uzlaşma arayacağını söylüyor. Hadi hayırlısı! Belki olmaz olur da, uzlaşırlar.

Dubai Veliaht Prensi Deve Güzellik Yarışmasında bir DEVE’ye 2,7 Milyon $ ödemiş

Oda arkadaşıyla düşündük; estetik ameliyatla deve olsak beğenen çıkar mı diye? Sonra bir bedeviye düşme ihtimalimizin olduğunu düşünüp vazgeçtik. Hala bir deve kadar para etmiyoruz ona yanıyorum.

Saygılarımla,
Mücahit ÖNDER

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog