Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

7 Mart 2008 Cuma

Liboş

1924 yılı; o tarihten yaklaşık on yıl önce Dünya’nın en büyük askeri gücü olduğuna inanıldığı için Osmanlı Almanya’dan taraf olmuş ama Almanya’nın aldığı ağır mağlubiyet sonrası İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından işgal edilmekten kurtulamamıştır Ama savaşın alanlarda değil savaş sonrası anlaşmalarda Sadrazam ve Padişah’ın alçaklığı yüzünden kaybedildiğini bilmeyen halk tarafından o dönem fazlaca eleştirilen ve savaşı kaybetme nedeni olarak görülen ama savaş deneyimi ve starteji bilgisi fazla olan Osmanlı subayları yılmamış, Mustafa Kemal öncülüğünde Anadolu'da önce bir ordu sonra da bir siyasi varlık kurarak ve imkanları sonsuz zorlayarak savaşı kazanmış böylece hem emperyalizmi hem de Osmanlı sarayının teslimiyetçi politikalarını yenmiş, Osmanlı'nın küllerinden yeni bir devlet kurmaya yanaşmayarak, sıfırdan taze yeni bir ülkenin inşasına başlamış ve bu ülkeye Türkiye adını koymuş ve hem savaş sonrası düzenlenen Lozan Barış Zirvesi'nden 1. Dünya Savaşı sonrasında yaşananın aksine galip çıkmayı başarmış hem de padişah ve hilafet makamını hiçe sayarak yeni kurulan devlete Cumhuriyet yönetimini uygun görmüştür.

İşte o günlerde savaş süresince işgalcilerle işbirliği içinde olan, yazdığı yazılarda Mustafa Kemal ve arkadaşlarını suçlayan, onları yargılayan, ağır biçimde eleştiren, Damat Ferit'i yeniden Sadrazam seçtirmeyi sağlayacak kadar kalemi kuvvetli olan ama bu kalemi İngiliz altınıyla kaplatan ve hatta Anadolu'daki köylülere İngiliz uçaklarından atılan "Mustafa Kemal; hilafet karşıtıdır, haindir" yazılarını yazan ünlü saray soytarısı gazetece Ali Kemal Bey tıraş olduğu berberden kaçırılmış, yargılanmak üzere Ankara'ya götürülürken kendisine refakat edilen yüzbaşı tarafından İzmit'te trenden indirilip halka linç ettirilmiştir.

Arşivler tuhaftır çünkü bazı gazete başlıklarının dün değil de bundan yüzyıl önce atılmış olmasına şaşırırsınız ve anlarsınız ki bazı toplumlar yüzyıldır aynı kısır döngü içinde aynı konuları tartışıyor pervasızca.

Örneğin Ali Kemal Bey o dönemlerde yazı işleri müdürlüğünü de yaptığı "Peyam Sabah" Gazetesinin üçüncü sayfasında yazarken, bugün o gazeteyle adaş "Sabah" gazetesinin üçüncü sayfasında aynı üslupla benzer şeyleri yazarak, iktidara yaltaklanan başka bir karaktersiz yazara rastlıyoruz; Engin Ardıç...

Dünkü yazısında Engin Bey dine dönük demokrasinin faydalı bir şey olabileceğini savunmuş İran'da yaşanan adli bir süreçten örnekleyerek ve yazının sonunu "biliyorum bana liboş diyeceksiniz ama değilim ve liboşluk i.nelikten beterdir" diye bağlamış.

Nedir liboşluk değişen siyasi konjuktür içinde liberal demokrasiyle yükselmeye bundan rant sağlamaya çalışanlar için zamanında söylenmiş şaka yollu bir gönderme. Peki Engin Bey liboşluğu kabul etmeyi kendine neden yediremiyor? Çünkü halk kitlelerinden kopmadığını onlardan biri olduğunu ve onlara ağbi tavsiyesi verir gibi "bakın bu iktidar kötü bir iktidar değil onlar bizi çok seviyor" mesajları verdiğini göstermek istiyor. Tıpkı Ali Kemal Bey’in “Ankara’ya güvenmeyin bizi kurtarsa kurtarsa Osmanlı kurtarır” demesi gibi... Ali Kemal Bey de tıpkı Engin kardeşi gibi yazısında bol bol argoya ve mahalle kabadayısı söylevlere yer verirmiş hatta dönem içinde "Yapabiliyorsa o Mustafa Kemal karşıma çıkmaktan çekinmesin" gibi şeyler söyleme acizliğini bile göstermiş.

İlginç olan bir başka nokta ise Sabah gazetesinde Engin Ardıç'ın yanı sıra Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas gibi sağcı kalemlerin, iktidar yanlılarının hatta yavuz türban savunucuların yer alıyor olması. 1960lardan başlayarak 1980 sonrası dönemde milleti kamplara ayırarak damgalayan zihniyet, Ali Kemal Bey'in yazın hayatında ortaya çıkmış ve bugün tıpkı 1920lerde ya da 1980lerde olduğu gibi şiddetle devam etmekte ve bu kamplaşma şu ara iktidar tarafından el koyulan sabah gazetesinde “onlar iyi biz kötü” imajı çizilerek belirginleştirilmekte.

Engin Bey'in kendine yakıştırdığı "şimdi siz bana liboş dersiniz” sözü aslında sanırım suçunu bilen ama onu yalanlamak isteyen çocukların karşı çıkmaları gibi, hani hepimiz yapmışızdır anneniz ve bir arkadaşı sohbet ederken onları dinlersiniz ve birden anneniz size dönünce istem dışı olarak "sizi dinlemiyordum" dersiniz ya işte Engin Bey'in "bana liboş diyeceksiniz ama değilim" sözü de işte buna benzer bir durum.

Sonsöz daha doğrusu Liboşluğunu bilen ama yine de suçlu çocuklar gibi bunu inkar eden Engin Ardıç'a ve onun üzerinden iktidara yaltaklanan bütün haysiyet yoksunu,cumhuriyeti hiçe sayan liboşlara yine kendi sözüyle ufak bir hatırlatma. Engin Bey sakın unutmayın "LİBOŞLUK İB.ELİKTEN BETERDİR..."

Onur Ümit

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog