Malumunuz iktidar 2002 seçimleri öncesi AB meselesinin biteceğini söyledi. 2004’ten beri buradayım Ankara’da kaç defa AB’ye girme kutlaması yapıldı bilmiyorum. Hala gireceğiz hala daha gireceğiz. Kim nereye girdi belli değil? AKP’nin dış politikada çözeceğiz deyip çözüm paketi yaptığı öncelikli sorunlardan biri de AB ile birlikte Kıbrıs’tı. Kıbrıs’ta Denktaş’ı istenmeyen adam yaptılar; uzlaşmazlıktan sorumlu tuttular ve şutladılar. Sorun çözülecekti. İzlenecek politika “kazan-kazan”dı. Kıbrıs Türkiye’nin telkin ve “motivasyonu” ile Annan Çözüm Planına %65 ekseriyette evet dedi. Kazan-kazan yapacağınız, Denktaş’ı defettikten sonra uzlaşacağınız karşı taraf ne yaptı? Bastı mı %74 reddi. Bir de hemen akabinde 1 Mayıs 2004’te (Referandum Nisan 2004’te) AB’ye girdi mi? Eee ne kazandık Kıbrıs’ta? Rahmetli Sabancı olsa ne derdi acaba eldeki kazanç hakkında?
Durun daha bitmedi. AB ile müzakereler başlayacak. Türkiye ile masaya oturulacak. AB ile ortaklık başlatan Ankara Antlaşmasının (12 Eylül 1963) 15 üyesine tanınan hakların (liman kullanımından tutun, gümrüklere kadar ve daha nicesi) 10 yeni üyeyi de katacak şekilde genişlemesini istediler mi? Bu 10 arasında Nisan’da Annan Planına %74 ret oyu veren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) de var mı? Ama ufak bir husus var AB’ye Güney’i temsilen GKRY girmedi; (batılıların anlayışına göre) adanın tümünü temsilen meşru hükümet saydıkları Kıbrıs Cumhuriyeti girdi. Bizim kazancımız ne oldu? O kadar evet dedik, iktidarlar değiştirdik, onca maliyet üstlendik. Elle tutulur hiçbir karşılık almaksızın ada gitti. Siz şimdi TC’yi işgalci olarak tanıyan, Kuzey’i eşit muhatap değil de azınlık statüsünde gören Güney Kıbrıs’a limanlarınızı, pazarınızı açıyorsunuz, peki karşılığında ne alıyorsunuz? Koca bir hiç. Bayanlar, beyler dış politikada mütekabiliyet esastır. Yani dış politika size yapılan muamelenin karşılığı olarak sizin de bir hamle yapmanızdır. Tıpkı satrançtaki gibi. Ama olanlar bu şekilde cereyan etmediği konusunda ciddi şüphelerim var. Öyle olsaydı, dış devletler aldıkları kararlarda Türk Devleti’nin, Hükümeti’nin ve Ulusu’nun tepkisini göz ardı etmezlerdi.
Çözülecek konuların arasında Ermeni Meselesi de vardı. Onu da çözdüler değil mi? Meclis Fransa’nın çıkardığı “Soykırım” yasasının inkârını suç sayan yasaya karşılık 1–2 dalgalandı; hamasi nutuklar çekildi. Peki, sonuç ne? Yapan yaptığı ile kaldı.
Sn. Başbakan bir zamanlar sınır ötesi operasyona karşıydı. Sonra yapılmalı dedi. Sonra dış baskılar nedeniyle önce terörü içerde bitireceğiz dedi. Daha sonra bir kere daha fikir değiştirip Kuzey Irak’ta terörün kökünü kazıyacağız dedi. En son yapılan 8 günlük operasyonda sonuç: 60–70 tane evine kor düşmüş vatan evladı, 2500–3000 teröristten 140 kadarı ölü olarak ele geçirilmiş o da, her ne kadar Genel Kurmay inkâr etse de, Amerika’nın istihbarat paylaşım mekanizması aracılığıyla, gerilen tansiyonu ve Amerika karşıtlığını düşürmek için sus payı olarak verdiği miktardan müteşekkil. Bu bilânço ile sonlanan operasyondan sonra terör takibinin yeterli olduğunu amaçlarının sadece Zap Kampı olduğunu söyledi Sn. Başbakan. Erdoğan’ın geçen 10 yılda Milli Görüş gömleğini çıkaracak kadar değiştiğini biliyorduk ama 3 ay içinde 4–5 farklı görüş beyan edecek serilikte değiştiğini bilmiyorduk. Ne diyelim; düşünür Heraklitos zamanında demiş “aynı nehirde iki kere yıkanamazsın diye” iktidar da bunu uyguluyor herhalde.
Bu arada iç politikada da birçok başarıya (!) imza atıldı. Ekonomi bunlardan biri. Her ne kadar istihdam arttırılıp işsizlik azaltılamamışsa da, ithalat ihracata tur bindirip bütçenin dış ticaret açığını karşılama oranı git gide düşmüş olsa da, bütçe açığı azalmayıp sürekli artmış olsa da, ülke portföy yatırımlarının getirdiği sıcak para akışı olmasa ani bir krize girmesi kuvvetle muhtemel olsa da, yatırımlar üretime değil de tüketime aktarılmış olsa da, devlet iktisadi teşekkülleri Yahudi bezirgân tarzıyla haraç mezat satılsa da hükümet başarılıdır. Ne de olsa cebimize hiç yansımasa da milli gelir 7000 $ ‘a ulaşmış. Haa bir de düşük olduğu idea edilen enflasyon vardı değil mi?
Vakıflar Kanunu’ndan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına transit geçiyorum. Hani OECD ülkelerine göre çoook yüksek olan emekli maaşlarını düşürecek, emeklilik yaşını 65'e çekecek, kıdem tazminatını falan kaldıracak olan. Dahası da var ama anlatmaya dilim varmıyor.
İşte yukarıda sadece bir kısmını saydığım AKP’nin 5 buçuk yıllık sorunları çözmede başarılı (!) iktidarının daha yaptığı şey çok. Umarım iktidar iç politikada Kürt Sorunu’nun yanı sıra, ÖSS’ye, küresel ısınmaya, nükleer enerjiye, işsizliğe ve diğer önemli sorunlara da bu günkü başarılı (!) sorun çözme yöntemleriyle el atmaz. Yoksa her şey olabilir.
Yüksek Saygılarımla,
Yeni Sitemizde Yayındayız
Politika Dergisi Sayı 15
href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.
11 Mart 2008 Salı
Müjde; Hükümet Kürt Sorununu da Halledecek (!)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder