Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

20 Mart 2008 Perşembe

Ucuz Demagoglar Demokrasiye Yanlı Bakarlar

Sayın Başsavcının Cuma günü AKP aleyhine verdiği kapatma davası ilk aşamada büyük yankı buldu. Çünkü hiç kimse böyle bir dava beklemiyordu. Genel anlamda siyasi ve hukuki ortam tenceresindeki ılık suyun verdiği rehavetle yavaş yavaş haşlanan kurbağanın durumundan çok farklı değildi. Bu yüzden bu dava iktidar için sağ gösterip sol vurmaktan farksız.

İktidarın ileri gelenlerinin yaptıkları alelade konuşmalardan, özellikle Başbakanın ayet meali yorumlarından ve yargıyı hedef gösterdikleri basın açıklamalarının özensizliğinden ve fevriliğinden de anlaşıldığı kadarıyla tam anlamıyla hazırlıksız yakalandılar. Tüm hafta sonu siyasiler konu hakkında konuştu. Borsanın olumsuz tepkisinden ve yaklaşan büyük çaplı ekonomik krizden endişelenen ekonomistler de bu güruha katıldı. Ve daha nicelerinin dava hakkında söylenecek sözleri vardı; söyleyip kurtuldular. Yorumları dinlerken ağlasam mı gülsem mi dediğim birçok an yaşadım. Bugünkü yazımda bunların bir ikisine değinmek istiyorum. E-dergimizden sayın mesai arkadaşlarım da yazılarıyla birçok önemli konuya parmak bastılar fakat amatör olmalarına rağmen çoğunun tespitleri gerek bu kulvarda yıllarını veren siyasiler gerek medya duayenlerinin yorumlarına göre kat be kat üstündü.

Siyasilerin sözleri arasında en ikiyüzlüsü parti kapatılması hakkındaki görüşleri. Neymiş efendim “parti kapatılmasına karşıymışlar; parti kapatmak çözüm olmazmış”. Madem yanlıştı şimdiye kadar neden kimse parti kapatılması aleyhinde bir şey yapmış sormak istiyorum. Şimdiye kadar kapatılan parti sayısı 24; çoğu tekrar açıldı. Bu zamana kadar akılları nerdeydi? Onlar aslında “partileri halk kurar, halk kapatır” derken lâfebeliği yapıyorlar; halka hoş görünmek için yalan konuşuyorlar. Onların asıl meselesi arkamızda belli bir oy potansiyeli varsa, hukuk mukuk tanımayız; muhalif duranı, önümüze geleni ezer geçeriz düşüncesi. Bir hukuk devletinde Anayasa tüm yasaların üstünde ve tüm kesimlerin haklarını ve rejimin varlığını garantiler. Bu yüzden isteyen istediği kadar oy alsın "ben istedim; oldu" mantığıyla hareket edip muhalif unsurları yok edecek düzenlemelere girişemez. Zaten o yüzden hukukun denetim görevi vardır.

Yaşadığı onca olay, atlattığı onca sıkıyönetim, darbe ve olağanüstü halle sınanmış bir siyasi otorite olan Em. Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk dün akşam bir televizyon kanalında bu konuya bir ışık tuttu. Dedi ki, bu partilerden on altısının yönetici kadrosunun dağıldığı, fiziki koşulların sağlanmadığından diğer 8’inin de siyasi fikirlerinden dolayı kapatıldı. Kendisi de DP’nin ve AP’nin kapatılmasına şahitlik etmiş bir kişidir. Bu arada iki partinin de askeri yönetim ve onun güdümündeki mahkemeler tarafından kapatıldığı bilgisini de es geçmeyelim. [DP 1960 darbesiyle, AP 1980 darbesiyle diğer tüm partilerle birlikte]

Diğer sekiz partiye gelince bunların dördü Erbakan’ın dinci partileri, dördü de ayrılıkçı Kürtçü partilerdir. Dava ve karar gerekçeleri incelenirse bu davalarda hukukun haklı karar verdiği ve vazifesini hakkıyla yaptığı görülür. Çünkü sistemlerin genel özelliği varlıklarına aykırı yıkıcı, bölücü akımlara izin vermemeleridir. Demokrasi rejiminde ise bu tip sisteme militan demokrasi denir. Bu mekanizma demokrasi için olmazsa olmazdır. Yoksa halkı kandıran siyasi 5-10 yıl gibi görece kısa bir zaman diliminde her istediğini, kafasına eseni yapabilir. Böyle bir mekanizma olmazsa tıpkı Hitler önderliğinde korkunç işler yapan Almanya örneğinde olduğu gibi halkın propaganda yoluyla tahrikiyle beraber demokrasi, diktatörlüğe dönüşebilir. Hâlbuki Almanya 1933’te Nazilerin iktidarına karşı gayet güzel yürüyen bir demokrasiydi. Savaş yıkıntıları arasındaki ülkenin ekonomik kalkınması Hitler’i halkın gözünde kahraman yaptı ve sonra o zamana kadar yaşanmış en kanlı savaşı çıkartacak bir psikopatın ardına takılan halk tüm dünyada milyonlarca kişinin ölmesine, ekonomilerin çökmesine ve nice felaketlere sebep oldu. Hitler iktidarının 6. yılı dolmadan propaganda ile ardına aldığı yüksek halk desteğiyle beraber 1 Eylül 1939'da Polonya'ya saldırıp 2. Dünya Savaşı'nı başlattı. Senaryonun başı biraz benzer görünüyor ama umarım sonu bu kadar kötü bitmez.

Eskiden sistemin varlığına muhalif bu tür eylemlerin fiilen yapılmasına izin verilmediği gibi fikren de yapılmasına izin verilmezdi. Düşünce suçluları vs. bu şekilde oluşmuştur. Aşırıcı muhalif düşünce o yüzden susturulmuş, rejim tehlikesine karşı sıkıyönetim mahkemelerinde cezalandırılmıştır. Rejimin bazen biraz abartılı şekilde olsa da temel güdüsü varlığını korumaktır. Bu yüzden hiçbir zaman devrim hukuki olmayacak. İşte bu yüzden Deniz Gezmişler asıldılar. Sistem, tüm organlarıyla bu akımlara karşı durmak zorundadır. (Burada yapılanı övmek ya da yermek amacım yoktur. Sadece olaya bakış açısını yansıtmak istedim.)

İşte bu nokta da safdillikle ifade edilen “millet oyuyla iktidar olan partiler ancak millet oyuyla düşürülürler” lafı bu yüzden yanlıştır. İstediğiniz oyu alın sistem kendini koruyacaktır. Yoksa halkın yaptığı hatalardan politikacılar nemalanır. İstedikleri fikri tüm topluma dayatırlar. Doğru olan fikir, savunulması gereken düşünce hata yapanın ceremesine katlanması gerektiğidir. Aksi takdirde bu tür hareketler özendirilecek, Anayasa aşındırılmış olacak ve sistem savunmasız kalacaktır. İşte o yüzden yüzde 7 de 27 de 47 de 87 de aynı muameleyi görmeli, yanlış olan cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki siyasiler olduğu kadar yürütme erki tarafından atanan yargıçlar da halkın temsilcisidir. Halk her işi birey olarak bilmek ve işten anlamak mecburiyetinde olmadığı için vekiller vardır. Onları denetlemek için de yargı vardır. Bu yüzden bazılarının ifade ettiği gibi onlar-biz durumu yok, aksine hepsi biziz.

Artık davalı iktidar partisinin yapacağı iş ne kadar suçsuz olduğunu ispatlamaktır. Eğer suçsuzlarsa zaten aklanırlar. Yok, eğer suçları varsa her ne pahasına olursa olsun cezalandırılmalılar. Unutmayalım AKP merkez sağda olduğunu iddia ediyor. Anavatan Partisi ve Demokrat Parti (eski DYP) de merkez sağda peki onlara neden kapatma davası yok; neden Demirel aleyhine dava açılmadı da Erbakan'ın partileri kapatıldı? Zaten dedikleri gibi merkez sağda yer alıyorlarsa gittikleri zaman yerleri (hiç olmazsa ideolojik manada) kolay dolar.

En iyisi sağa sola çamur atmayı, ucuz demagojiyi bıraksınlar ve adını dillerine pelesenk ettikleri demokrasiyi içlerine iyice sindirsinler. Doğrudan şaşmadıktan sonra kimse sizi kapatmaz.
Saygılarımla,

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog