Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

18 Şubat 2008 Pazartesi

İki Kadın


"Buz gibi soğukta, erkenden kalktı.

Hiç önemli sayılan bir işte çalışmamış olmasına rağmen, görev adamıydı çünkü.Genlerinde vardı görev aşkı.Tarihin bile hatırladığından eskiye, geriye gitmek gerekiyordu onun asil kanının karışımını anlamak için..Oysa o kadar eskiyi hatırlayamıyor sadece evlatlarını ve dedelerini düşünüyordu bugün.

Kalktı buz gibi odada çocuklarının üstünü örttü, kocasına eğilip ;
"Ben çıkıyorum sen yumurta haşla, çay demle, çocukları yedir, gelirim öğleden sonra" dedi
Kocası yattığı yer yatağından saygıyla baktı eşine.
Üzüntüyle "tamam" diye kafasının üstüne çekti yorganı, uzun süredir içinden çıkamadığı, bir baba için dünyanın en kötü hissi "çaresizlik"le..
Kadın ne kadar sıcak tutacak çulu varsa üstüne geçirdi çıkmadan.
Hayatın zorluklarının beyazlarla doldurduğu, boya yüzü görmemiş saçlarını, şöyle eliyle düzeltti.
Keşke giyecek kabanı da olsaydı üstüne.Kaban yerine işsiz kocasının hırkasını da geçirip asıl giysisini aldı eline;
Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın portresini.
Çocuklarına gösterdiği şefkatle sarılıp kucakladı çerçeveyi.
Cebinde ne otobüse binecek parası vardı, ne orda yiyecek birşeyler alacak..
Halk ekmeğinin ucundan bölmüş cebine koymuştu, acıkırsa kemirmek için..
Kapıyı açtığında yüzüne buz gibi soğuk vurdu, elleri bir anda buz kesti, bir elini cebine sokup cebindeki ekmeği ısıtırken bir yandan da resme sarıldı sıcak tutacakmışcasına.. Sadece bir çerçeveye değil, bu vatanın evlatlarına sarılıyor gibiydi, tüm çocukları kucaklıyor gibi...
Gökyüzüne baktı umutla, çünkü tarihin hatırlamadığı zamanlardan beri yaşayan genleri, ona, herşeye rağmen bugünün güzel olacağını söylüyordu..
Gülümsedi, başını önüne eğdi gülümsediği görülmesin diye ve ağzının içinden usul usul, kesik kesik bir türkü tutturup yürümeye başladı..


Yürüyecek çok yolu vardı.."

***

Bu kadınlardan cumhuriyet mitinglerinde o kadar çoğuna rastladım ve tanıştım ki,
Çocuklarını zar zor okutmaya çalışan, sonra işsiz kalmasına üzülen, eline geçen üç kuruş parayla kıt kanaat ailesini geçindiren, yolsuzluk arsızlık bilmeyen, gösterişsiz, müslümanlığın nuru, temizliği yüzüne işlemiş müslümanlığı tarikatlarla değil içinde yaşayan, müslümanlığını satılığa çıkartmamış o kadar çok anamız vardı ki o mitinglerde.
O analar ki, çocukları miting var dese korkarlardı...
Devlete karşı koymak gibi gelirdi onlara, yapamazlardı..Yasalardan korkarlardı, ana yüreği işte...
Cumhuriyet mitinglerindeyse onlar yer açtılar bize, biz arkalarından yürüdük...
Ana kalbi, çocukları için tehlikeyi her şeyden önce hisseder ve korumaya çalışır evlatlarını..
Birşeyler ters gidiyordu, çocukları tehlikedeydi, edelerinden aldıkları mirası korumaları gerekti ve harekete geçtiler.
Hepimiz onların evlatlarıydık..
Hepsi bizim anamızdı, ablamızdı, kardeşimizdi..
İyi ki varlardı ve iyi ki hep var olacaklar...
Tarih kitapları onları hatırlamasa da.

**

Resmin sağındaki kadın mı?

O kadın da nasıl zamanında birileri "tak bu türbanı meclise gir" dediyse şimdi de "yaz bu Cumhuriyet Mitinglerindeki başörtülü kadınlar için küfür gibi bir yazı" demiş.

Oturmuş, yazmış, Amerika'da.

Çiftlik değilse de, cürmüne göre bir villada.
Böylece türbanın, namusun ve müslümanlığın nasıl sadece kafasına sardığı o beze ait olduğunu göstermiş hepimize özgürlük adı altında!


Kendisi ne Türk'ü bilir, ne türkü bilir, ne çocukları aç yatmıştır, ne namusuyla yaşamak istediği için parasız kalmıştır.


İki kadın var o resimde.

Biri sadece başı bağlı değil, bağımlı.

Biri sadece özgürlüğünün ve geleceğinin peşinde.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Arkadaşım yazın harika olmuş. Hikaye herşeyi ne güzel de anlatıyor...

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog