Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

2 Şubat 2008 Cumartesi

Karıştırdı Bile...

Türbanın serbest bırakılması üniversiteleri karıştırır... Kamplaşmalara, gerginliklere, büyük olaylara, kavgalara sebep olur, diyenlerin ne kadar haklı oldukları görüldü. Üstelik de daha yasa çıkmadan... Bakınız neler oldu...
Önceki gün... YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, rektörlere tek tek telefon ediyor. Bir gün sonra Ankara'da yapılacağı açıklanan Üniversitelerarası Kurul toplantısına katılmamalarını söylüyor. Araya üstü kapalı tehdit cümleleri sıkıştırıyor...
Telefon trafiğinden istediği sonucu alamayan YÖK Başkanı Özcan pes etmiyor. Ankara'ya gelen rektörlerin toplandığı salonu dün adeta basıyor. Kürsüye çıkıyor... Canlı yayın yapmakta olan televizyon kameralarının önünde rektörleri bir kez daha tehdit ediyor.
- Üniversitelerarası Kurul'un görev ve yetkileri yasayla düzenlenmiştir. Bunlar arasında türban yoktur. Dolayısıyla türbanı görüşemezsiniz, diyor. Kürsüden inerken salondan bir tek alkış sesi bile yükselmiyor. Yükselen tek şey, o sırada topluca salona giren öğretim üyelerinin hep bir ağızdan attıkları;
-Türkiye laiktir, laik kalacak... sloganı oluyor.
Ve toplantı YÖK Başkanı'na rağmen yapılıyor. Toplantı sonunda, geniş metnini haber sütunlarında okuyacağınız her ne pahasına olursa olsun laikliğe sahip çıkılacağı vurgulanan o zehir - zemberek bildiri çıkıyor.
Üniversite şimdiden karışıyor.. Amaç bu mu?

İran basını Türkiye'deki gelişmelerden dolayı bayram ediyormuş. Eee, mollalara kardeş geliyor tabii...
Haldun Ertem

297...
Çoğunluğu İkinci Cumhuriyetçi olmak üzere 297 öğretim üyesi üniversitede kılık kıyafet serbestisine, yani AKP ve MHP'nin girişimine destek bildirisi yayımladı.
Düşünce açıklamak herkesin hakkıdır. Ancak nitelik kadar niceliğe de bakmalıyız.
Üniversitelerde 33 bin öğretim üyesi (profesör, doçent ve yardımcı doçent) çalışıyor. Asistanların, okutmanların vs. eklenmesiyle toplam öğretim elemanlarının sayısı 89 bini buluyor...
89 bin içinde 279... Binde 3 ediyor...
İktidara destek şimdilik binde 3...
Binde 997'nin desteklemediği bir yasa çıkıyor...

İpekçi
Milliyet'e ruhunu veren değerli gazeteci Abdi İpekçi'yi ölümünün 29'uncu yıldönümünde mezarı başında andık. Tetiğin ardındaki gerçek katiller, aradan geçen 29 yıla rağmen hâlâ karanlıkta... İktidarlar esas failleri bulamadı. Neden? Yoksa iktidarları tayin eden güçler ile siyasi cinayetleri yönetenler aynı dış merkezler olduğu için mi?

* "İslamın, terörle birlikte anılması" kanlarına dokunuyor, Siyasetle birlikte anılması ise onları mutlu ediyor.
Gülhan Elmas

Çıkış
Geleceği gördük... Dün üniversite öğretim üyelerinin TV ekranlarından halka yansıyan mesajları bize türbanı serbest bırakan yasaların yürürlüğe girmesiyle oluşacak kargaşa hakkında yeterli fikir verdi...
İktidara çağrımızdır..
Anayasa değişikliği sevdasından vazgeçiniz.
Bu yoldan dönünüz...
Artık dönemeyiz diyorsanız dünkü önerimize kulak veriniz...
Uygulamayı geciktiriniz.
Türban serbestisi ile ilgili yasaların Anayasa Mahkemesi'nde görüşülmesini bekleyiniz. İlgili "yönetmeliği", anayasa ve yasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi'nde karara bağlandıktan sonra çıkarınız. O zamana dek uygulamayı başlatmayınız
Siz uygulamayı başlatırsanız, türbanlı öğrenciler üniversitelerde fiili durum yaratırsa Anayasa Mahkemesi yasayı iptal etse bile geri dönemezsiniz. Hem ülkeyi ateşe atmış olur hem yasadışılığın çemberine sıkışırsınız. Lütfen geleceği sağduyu ile düşününüz...

Konçinalar...
Orhan Veli'nin 1950 yılı öncesinde Yaprak Dergisi'nde yazdığı yazıların toplandığı bir güzel kitap vardır; "Şair'in İşi"... Bu yazıları okurken dikkatimizi çekti, Orhan Veli, Süruri ailesinden söz ederken sahneye yeni çıkan genç Gülriz Sururi'yi özellikle övüyor...
Aradan neredeyse 60 yıl geçti.. Gülriz Sururi hâlâ sahnede...
Hâlâ başarılı... Nerede, nasıl mı? Gelen mektubu okuyalım:
"Gülriz Sururi, gelen teklifi kıramayarak, ilk kez Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde (MÜGSF) hocalık yaptı. Tekrar tekrar yaptığı elemeler sonucu seçtiği 17 gençle bir yolculuğa çıktı.
Ne diksiyonu biliyorlardı ne de sahnede durmayı... Gülriz Sururi onlarca yılın birikimini sabırla aktardı onlara; öğretti, eğitti, her birinden bir oyuncu çıkardı.
Sekiz ay süren oyunculuk eğitimi sonunda kimisi heykel, kimisi resim, kimisi grafik öğrencisi olan bu gençler için bir oyun yazıp yönetti. Kantocularla başlayan tuluat tiyatrosuna uzanan, Cumhuriyet'in ilk yıllarıyla birlikte kurumsallaşan ve günümüze uzanan Türk tiyatro serüvenini bir müzikal gösteriye dönüştürdü.
Oyunun adını ise öğrenciler koydu: "Biz Sıfırdan Başladık"...
Perdesini ilk kez 4 Ekim 2007'de Caddebostan Kültür Merkezi'nde açan oyun, büyük başarı kazandı ve yeni bir topluluk doğdu: "Konçinalar Kumpanyası".
Gülriz Sururi, yoktan var ettiği bu kadroyla seyircisinin karşısına yeniden 4 Şubat günü 20.30'da, Kadıköy'de, Oyun Atölyesi sahnesinde çıkıyor... 17 genç oyuncu alkışlarınızı bekliyor...

Günün sözü
Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır.
M. Kemal Atatürk

Melih Aşık

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog