Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

11 Şubat 2008 Pazartesi

Panayır ve Panayırdakiler Hakkında Eleştiri

Sevgili Deniz çok güzel şeyler yazmış; ellerine sağlık. Bir çok noktada görüşlerimiz müşterek, ama bir iki noktaya eleştiri getirmekten de kendimi alamayacağım.

Öncelikle "Atatürk’ün meclisinde kemalistler, dindarlara din kültürü ve ahlak dersi veriyor" demişsin. Buradaki Dindarlar kavramının kullanımında nasıl bir amaç güttüğünü (gerçek mi yoksa kinaye mi) idrak edemedim. Eğer kinayeyse sorun yok; ama gerçekse sorun olur. Çünkü dindarlık dine bağlılık, Allah'a yakınlık demektir ki; kimin ne kadar yakın olduğunu ne kadar dindar olduğunu bilemeyiz. Bu yanlış kanıya ulaşmamıza sebep olan şey "dindarlık=ibadet", şeklinde düşünmemizdir. Din ya da dindarlık sadece ibadetten müteşekkil olmayıp kapsamı çok daha geniştir.

Dediğin gibi meclisteki muhalefetin bazısı kendini Kemalist olarak tanımladıkları halde Kur'an'dan tefsir ve tavsiye ile iş yürütmeye çalışıyorlar. Kızmakta haklısın; din insanla Tanrı arasında kalmalı, kişi araştırıp kendi doğru yolunu bulmalı. Fakat siyaset çok kirli bir su birikintisi gibidir. Karşı tarafın yaklaşımına benzer ve uygun bir populizm ile karşılık vermekten başka çare kalmamış ki öyle yapmışlar. Onlar sadece kirli siyasetin kirli kurallarını uyguluyorlar. Unutma ki yetki halktan alınır ve demokrasi halkın yönetimidir. Onu etkilemek temel kaygıdır. Bizim halkımız da kendi iyiliğini seçip sol kadroları yönetime getirme azmi ve kapasitesine sahip değildir. Bilinçlenmeye ihtiyacı vardır ve karşı tarafın yaptığının benzerini yapmazsan halkı kaybedersin. (Hiç değilse bir raddeye kadar) Tabi bu arada genel söyleminizle çelişmemelisiniz.

İktidar partisinin AB görüşleri hakkında ise değiştikleri bir gerçektir. Tıpkı Kıbrıs'ta Mehmet Ali Talat'ın değiştiği gibi. Eleştirecek çok şey bulabiliriz ama insafsız da olmamalıyız bence. Sezar'ın hakkı Sezar'a.

Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine açılan davalara gelince; herkesin hakkını arayabilmesinden yanayım. Bu devletin hukuku kısmen de olsa tartışmalı (yanlış demekten tenzih ediyorum) kararlar verebiliyor. En yüce mahkeme olan Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı buna en güzel ve güncel örnektir. İsteyen hakkını arasın. Kanun ve yasalar, özellikle de Anayasa suçsuzun hakkını müdafaa için yapılır. Devlete karşı olsa bile.

Güneydoğu Anadolu Belediye Başkanları meselesine gelince, söyledikleriniz tamamen doğru. Devletin ekmeğiyle beslenip çatalı gözümüze sokmaya çalışıyorlar. Onlarda siyasetçi söylemleri yumuşarsa tabanını kaybeder. E çözümü yok mu derseniz, devletin daha çok eğilmesi diyorum o bölgeye. Ama göstermelik değil. Mesela askeriyenin hepsi sevgi kelebeklerimiydi, okullar kuran, çocuklara şekerler dağıtan? Tabiki hayır. Terörist bir taraftan sıkıştırır destek diye, asker bir taraftan sıkıştırır teröristsiniz diye. Halkı 2 ateş arasında bırakan devletin kabahatiydi. Bir de bunları (yerel halkı, teröristleri değil) dışlayan şehirlilerin. Ayrıca herkesin ana dilini toplum içinde konuşabilmesinden tarafım. Zaten çarşıda, pazarda, yolda, belde konuşuluyor. Dil bizi toplum olarak birleştiren en büyük olgudur. Çok da dibini kazmamak lazım Türkçe'nin. İkisi arasında denge bulunmalı.

Bir de askere saygı-hürmet meselesi var. Oraya çelenk bırakanlar EMEKLİ asker ve o partinin muhipleri, destekçileri. Bu yüzden insan oldukları için gösterilmesi gerekenden hariç bir saygı görmeleri gerektiğini hiç düşünmüyorum. Askere kötü demem; bu devleti Ankara'da asker kurdu. Ama bazı üst düzey erkan yüzünden bu ülke darbeler, yarı darbeler, post*modern darbeler ve en nihayet e-muhtıra gördü. Bunların haklı sebepleri olsa bile bence askeriyenin görevi "Kesinlikle Siyasete Karışmak DEĞİLDİR". Unutmayalım ki yaşanan onca müdahalede öldürülen onlarca gencin, ki aralarında masumları da vardı, akıtılan kanı bazı emekli askerlerin eline bulaşmıştır.

Son olarak da türban meselesinde görüşümüz ne olursa olsun, devlet kurumlardaki personelin türban takarak ihlal yaptığı su götürmez gerçektir. Ben buna laikliğin ilgasından daha çok yönetmeliğin [Kamuda Kılık Kıyafet Yönetmeliği] ihlali şeklinde bakıyorum.

Yüksek Saygılarımla,

Mücahit Önder

Hiç yorum yok:

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog