Yeni Sitemizde Yayındayız

Politika Dergisi Sayı 15

href="http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/PD15.zip">Politika Dergisi Sayı 15'i İndirmek İçin Tıklayın.

 

13 Şubat 2008 Çarşamba

Türban Gölgesinde Kalan Ekonomik Tehlike

Şu bitmeyen türban gündemi. Sağcısı, solcusu, milliyetçisi, ulusalcısı ve diğerleri ne çok meraklıymış arkadaş bu türbana. Aylardır ülkenin gündeminden düşmüyor. Ülkem adına çok yazık bir durum. Eğer aydınlarımız, bu türban tartışmasını daha da sürdürecekse ülkem adına daha da yazık olacak demektir. Neden mi açıklayalım? Birincisi Amerikanın icadı “mortage sistemi” anavatanında sıkıntılı günler geçiriyor. Sistem eğer çökerse bankacılık adına bir kriz, büyük bir kriz yaşanabilir. Amerikan bankacılık sektörü krize girerse bunun küresel bir felaketle sonuçlanacağını tahmin etmek için medyum olmaya gerek yok. İkincisi Amerikan sanayisi bir durgunluk tehlikesi yaşıyor. Dünyanın en büyük ithalatçısı durgunluğa girerse, Amerikaya ürün ihrac eden ülkelerde otomatik olarak krize gireceklerdir. Bu şekilde oluşabilecek bir krizi ne sıcak para akışı durdurabilir ne silah sanayisi ne de petrol sanayisi... Amerikadaki kriz önce merkez ülkelerini ve hemen sonrasında çevre ülkelerini etkiler.

Merkezdeki ülkeler yani G-8 olarak adlandırılan ülkeler. Kapitalizme geçtikten sonra tarihte bu ülkeler durgunluk yaşadıklarında sonuç hep aynı olmuş. Dünya Savaşları... Şaka değil bu söylediğim. Ekonomik durgunluk iktisadi yöntemlerle aşılamayınca, son kurtuluş dünya savaşıdır. İnsanlık tarihi adına acı bir veri, acı olduğu kadarda gerçek. Dünya savaşları fırtına bulutlarını dağıtan rüzgarlar kadar şiddetli olmuştur ve sonunda mavi bir gökyüzü sağlamıştır. İkinci dünya savaşı sonrasında da dünya ekonomisi çok kriz yaşamış çok da durgunluk dönemine girmiştir. Bir üçüncü dünya savaşı ne mutlu ki çıkmamıştır. Ama ikinci dünya savaşı sonrası, dünya genelinde savaşlardan ölenlerin sayısı, birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölenlerin sayısından daha fazladır... Buradan çıkarabileceğimiz sonuç, ikinci dünya savaşı sonrası büyük devletler yani merkez devletleri birbirleriyle savaşmaktansa diğer küçük devletlerle savaşma yoluna girmiş, hatta çoğu zaman kendileride savaşmamış, bir küçük devletle diğer küçük devleti savaştırmışlardır. Onları birbirlerine düşürmüşlerdir. Nedenleri gayet basit, kendi ekonomilerini durgunluktan çıkarmak içindir. Zaten hakim olan kapitalist sistem var olduğu sürece “savaş” yer küreden hiçbir zaman eksik olmayacaktır. Ne var ki, olası görülen küresel ekonomik kriz, ikinci dünya savaşından sonra yaşananlara göre çok daha büyük olacaktır. Açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse: Dünya piyasaları daha önce hiç yaşanmadığı kadar büyük bir kriz ile karşı karşıyadır. “Umalım ki bu kriz yaşanmasın” demek isterdim ancak kriz başladı bile, bu nedenle umalım ki bu krizi aşma yolu yeni bir “savaş” olmasın...

Küresel ekonomik krizin tehlikesini Türkiyede de görenler var. Sanayicilerimiz, iş adamlarımız. Tusiad basbas bağırıyo, türbanı bırakın ekonomiye bakın diye. Başbakanda sanayiciye bağırıyor ve “her şey kontrol altında” mesajı veriyor. Sayın başbakan, çok merak ediyorum, gelmekte olan ekonomik krizi nasıl kontrol altında tutacaksınız? Ekonomik sorunları gündemden düşürüp “dini” gündemler yaratarak mı? Bu taktik afganistanda, iranda filistinde falan belki işe yarar ama burası Türkiye. Burada iş adamı ne derse o olur. Gelmekte olan kriz iş adamını negatif etkilemeyecek, ancak gelir dağılımını iyice bozacaktır. Fakir olan daha da fakirleşecek, zengin olan daha da zenginleşecek veya para kaybetmeyecek... Fakir olan daha da cahilleşecek ve daha da manevi değerlere yönelecektir. Asıl tehlike tam da bu noktada gizlidir. Dinler, bugün acı çekene umut vermek için gelmiştir. “sen bugün acı çekeceksin bu senin kaderin ama ölümden sonraki hayatta gerçek mutluluğa ereceksin.” Bu nedenle sesini çıkarma, ibadet et, allaha, tanrıya yakın dur... Dinlerin özü budur. Dinlerin afyon etkisi bunun içindir. Sonuç olarak; ülkemde yaşanacak yeni bir ekonomik kriz sonunda savaş olmasada, dine bağlılıkta artış olacaktır. İşsiz sayısı artacak, insanlar ekmek parası için olmadık faliyetlerde bulunacaktır. Olmadık şeylere inanacaktır. Lütfen, Türbanı bir kenara atın, EKONOMİYE BAKIN...

Türban için özel bölüm:

Türban sorunu, tüm siyasal - sosyolojik sorunlarda olduğu gibi bir zihniyet sorunudur. İnsanların zihniyetlerini, türbanı eleştirerek değiştiremezsiniz. İnsanlara “şeriat korkusu” aşılayarak, türbancı zihniyeti değiştiremezsiniz. Akılların değişmesi için en basit yol yaşam koşullarının değiştirilmesidir. Yaşam koşulları iyileştirilirse, sorun kendiliğinden biter. AKP nin yapmak istediği ise bunun tam tersi içindir. Adım adım ilerlemekten kast edilen, sosyolojik devrimi adım adım yapmaktır. Televizyondan alkolü çıkartmak, alkollü lokantaları tek bir sokakta toplama isteği, evrim kuramını fen kitaplarından çıkartmak, daha muhafazakar bir toplum için teşviklerde bulunmak, yeşil sermayeyi güçlendirmek bunların hepsi aynı amaca yöneliktir. Kurumsal değişim, yasaların değişimi halk tarafından, sanayici tarafından desteklenmez ise bir anlamı yoktur, beyhude bir uğraştır. Sanıyorum ki AKP nin beyin kadrosu bunun farkındadır. Eğer AKP gerçekten de şeriat rejimini getirmek istiyorsa, AKP nin gizlice yaptığı şey, toplumsal yaşamı değiştirmektir. Aydınlarımız, sosyolojik değişiklikleri göz ardı ediyormuş gibi geliyor bana. Biraz da bu konuya yönelseler hiç fena olmaz...

MHP için özel bölüm:

Sayın devlet bahçeli geçen günlerde partisinin grup toplantısında türbana tanım getirecek olan yök yönetmeliğindeki değişikliğe atıfda bulunarak dedi ki “mutabakata bağlıyız.” Siz bağlı kalın, ama AKP bağlı değil. Bağlı kalmayacakta. Ne yapacaksınız şimdi? Hasat mı, haşat mı? Siz, malesef anayasa değişikliği için bir araç oldunuz. Belki bilinçli belki bilinçiz bir hareketti ama yaptığınız şey gönüllü bir hareketti. Yapılması öngörülen yök yönetmeliği değişikliği, türbanı değil, baş örtüsünü tanımlıyor. Ben daha hiç fiyonklu türban görmedim. Baş örtüsü derseniz evet o boyun altından bağlanır. Ama AKP nin üniversitelerde serberst bırakmak istediği simge “türban” dı. Bu ülke AKP nin iki yüzlülüğüne alışık ama MHP nin AKP ye destek çıkmasına alışık değil. AKP’nin yapmak istediği türban sorununu kendi lehlerine çözmek. Halkın lehine değil. Sizin tabanınızda AKP nin hiç umrunda değil. Biliyorum, 22 temmuzda MHP ye oy veren bir çok kişi pişmanlık yaşıyor ama iş işten geçti artık. İnsanlar size Milliyetçi Adalet ve Kalkınma Hareket Partisi olun diye oy vermedi sayın Baheçeli...

AKP için özel bölüm:

Gözlemlediğim kadarıyla anayasa değişikliği türban sorununu çözemedi. Türban bir siyasal simge, türbanlı öğrenciler “türbanlı zihniyetlerin” sınıflarında özgürce derse girebilirler tabi. Peki ya laikliği savunan öğretim görevlilerinin derslerinden nasıl geçecekler? Öğrenci dünyasında bir deyim var: Hoca bana taktı... Türbanlı öğrenciler bu günlerde “takılma” korkusunu iliklerine kadar yaşıyorlardır eminim. Tıpkı ülkenin sağ ve sol görüşe bölündüğü günlerde sağcı hocaların solculara takması, solcu hocaların sağcı öğrencilere takması gibi... türbana getireceğiniz tanımıda çok merak ediyorum zirâ her tanım bir sınırlamadır. Pirinci ayıklamak size kalmış (tabî öyle bir isteğiniz varsa) Kolay gelsin...

Deniz Bilen

1 yorum:

Mücahit Önder dedi ki...

Deniz yazın çok güzel olmuş. Hasıraltı edilmiş bir sürü gerçek kaygıyı barındırıyor. Tebrik ederim.

Mücahit

Yazı Hakkındaki Yorumunuzu Bırakın

© Blogger Templates | Tech Blog